Terminoloji

“Terminoloji” ya da Türkçe olarak “Terimbilim”, genel anlamda terimler ve onların kullanımıyla ilgili bir bilim dalıdır ki, bu terimler araştırmaya dayalı özellikli (spesifik) metinlerde geçen (basit) sözcükler veya birleşik sözcükler şeklindedir.

Terimbilim olarak da bilinir. Bir sanat kolunda, bilim dallarında veya teknik alanlarda özel olarak kullanılan terimlerin tümü de terminolojiyi ifade eder.

Terminoloji kavramı, bir bilim dalı olmakla birlikte bu bilim dalının inceleme alanı, insanların günlük yaşamda kullanmış oldukları terimlerdir. En yalın tanımla açıklanacak olunursa terminoloji; terimleri ve de terimlerin kullanım alanlarını inceleyen bir bilim dalıdır.

Bu bilim dalının çalışma alanı, yazının bulunduğu döneme kadar uzanmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde bakıldığında, yazının bulunduğu günden günümüze kadar insanların gündelik yaşamlarında kullanmış oldukları bütün terimler, terminoloji bilimi tarafından araştırılmaktadır. Bu durum, aynı zamanda terminoloji biliminin ne denli geniş bir inceleme alanına sahip olduğunun bir göstergesidir.

Yazının bulunduğu dönemden başlayarak, dünyanın her noktasında farklı milletler ve de topluluklar tarafından oldukça farklı diller kullanılmış ve günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. Dünyada yer alan dillerdeki terimleri kendine inceleme alanı olarak seçmiş olan terminoloji bilimi, aynı zamanda bu terimlerin köken olarak nereden geldiğini ve de yüzyıllar boyunca herhangi bir değişme gösterip göstermediğini araştırmaktadır.

Terminoloji bilimi, temel olarak yazının icadından beri kullanılmakta olan terimlerin anlamlarını araştırmaktadır. Bunun dışında da, bu bilim dalı terimlerle ilgili oldukça değişik araştırmalar yürütmektedir. Terimlerin çözümlenmesi, bu araştırmalar arasında kendine yer bulan en önemli araştırmalar arasında yer alır. Dünya üzerinde yer alan binlerce ayrı kültürün, gerek konuşma gerek de yazı diline olan etkileri, terminoloji biliminin araştırmakta olduğu terimlerin her kültürde aynı anlamlarla anılmaması, bu bilim dalının kültürlerle de içli dışlı olmasına neden olmaktadır. Terimler ve de kavramların anlamlarını, nerede ve de nasıl kullandıklarını araştırmakta olan terminoloji, aynı zamanda terimlerin sınıflandırılmasını da sağlamaktadır. Bu sınıflandırma işlevi, özellikle de bilim dallarının çalışabilmesinde oldukça önemlidir.

Geleneksel Türk Sanatları ile ilgili çeşitli araç gereç, teknik ,motif, süsleme ve kompozisyonlarda kullanılan terminolojiyi bilmek dersin ana amacıdır.


HAT SANATI TERİMLERİ

  • Hüsn-i Hat: İslam ülkelerinde doğup gelişmiş, belirli kuralları olan güzel yazı sanatıdır.Arap harflerini malzeme olarak kullanan yüzey sanatı da denir.

  • Aharlama: Hat sanatında kalemin kağıt üzerinde kaymasını sağlamak ve yazmayı kolaylaştırmak için kağıda yapılan işlem aharlama olarak isimlenir.

  • Altın Mürekkebi: Hat sanatında kullanılan altın rengi vermek için ihtiyaç duyulan mürekkep...

  • Aklam-ı Sitte: 6 çeşit yazının birarada kullanılması ile ortaya çıkan ve hat sanatında önemli bir yere sahip olan yazı stili "Şeş kalem" (6 kalem) de denir.

  • Basri: Basra da gelişmiş yazı türüeli yazı sadece muhakkak, sülüs, ve nesih için kullanılır.

  • Celi: Normalden büyük yazılan "Aklam-ı Sikke" yazılarına celi yazı denir.

  • Hattat: Hat sanatını uygulayan sanatçınıya verilen isim.

  • Hokka: Mürekkebin içinde saklandığı, cam, pişmiş toprak, metal gibi malzemelerden yapılmış kap.

  • Kamış: Hat sanatında kalem olarak kullanılan ağaç.

  • Kargı: Celi yazı için kullanılan kalın kamışlardan yapılan kalem.

  • Kufi: Hat sanatında ilk önemli yazı türü olan köşeli, dik ve kalın stili olan yazı.

  • Lal: Hat sanatında kullanılan kırmızı mürekkep.

  • Lıka: Kalem hokkaya sokulduğunda ucu dibine vurup dokunmasın diye hokkanın dibine yerleştirilmiş ham ipek.

  • Makta: İnce, uzun, yassı, kamışın oturtulacağı bir yuvası bulunan altlıktır. Fildişi, boynuz ve kemikten yapılır.

  • Medeni: Medine de kufi yazıdan sonra gelişen yerel yazı türü.

  • Mekki: Mekke'de gelişen yerel yazı türü.

  • Mıstar: Sayfa üzerinde satır düzenini sağlamak için hazırlanmış araca denir.

  • Muhakkak: Harflerin birbiri ile kaynaştırılmadan yazıldığı, kufi yazıdan türemiş, ilk yazı çeşididir.

  • Mühre: Aharlanan kağıtların üzerini parlatmaya yarayan çakmak taşı, cam, akik taşı ve deniz kabuklarından yapılan, kenarları yuvarlak araç.

  • Nesih: Sülüs yazının küçüğü izlenimi veren, sülüs yazı ile birlikte kullanılan yuvarlak hatlı yazı çeşidi.

  • Nestalik: Talik yazının İran a mahsus ve bizce okunması güç bir biçimi.

  • Reyhani: Muhakkak yazının küçük yazılan şeklidir.

  • Rıka: İcazetnamelerde çok kullanılan ve Tevki yazının küçültülmüş şekli olan yazı stilidir.

  • Sülüs: Harfin 1/3 ü yuvarlak, 2/3 ü düz olduğu için bu ismi alan "ümmülhat" adıyla da bilinen yazı stili.

  • Şeş Kalem: Altı kalem anlamına gelen, altı çeşit yazıdan oluşan yazı stili... Akla-ı Sitte de denir.

  • Talik: Kufi de ve Sülüs te bulunan dikey hatlar bu yazı türünde bulunmamaktadır. İran da 12. yy. da ortaya çıkmış Talik yazı Tebriz'li Ali tarafından ıslah edilmiş ve hızla yayılarak Türk Taliği denilen son şekline ulaşmıştır. Edebiyat eserleri, divanlar, alimlerin yazıları bu yazı türü ile yazılmıştır. Sadeliği ile süssüz, zarif bir kıza benzetilir.

  • Tevki: Halife ve Vezir mektuplarının yazılmasında kullanılan yazı stili...

  • Tuğra: Her Sultanın adının arma şeklinde bir kompozisyona uygulanarak yazıldığı süslü yazı türüdür. Her döneme göre tezhipler ile süslenmiştir.

  • Üstübeç: Hat sanatında kullanılan beyaz renkli mürekkep.

  • Zırnık: Hat sanatında kullanılan sarı renkli mürekkep.

TEZHİP SANATI TERİMLERİ

  • Tezhip: Altın ile yapılmış süsleme; Arabça’da “altınlama” anlamına gelir. Uygulamada tezhip yalnız altınla değil boya ile de yapılır. Daha çok el yazması kitapların sayfalarını, hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır.

  • Aher: (Ahar) Kâğıt terbiyesine verilen isimdir. Yumurta akıyla yapıldığı gibi ayrıca pişmiş toz pirinçle de yapılır ki buna pirinç aheri derler.

  • Altın varak: Kalıp şeklinde altın levha.

  • Altlık: Hattatlar, ressamlar ve müzehhiplerin yazdıkları ve yapacakları işlerinde altında bir karton veya mukavva gibi kullanılır.

  • Arasuyu: Yazı ile kenar suyu arasında yumuşak geçişi sağlayan ve iki tarafı altın cetvellerle sınırlandırılmış dar alana denir.

  • Berk: Yaprak.

  • Beynessütur: El yazmalarında satır aralarının altın veya boya ile çevrilmesi.

  • Bulut: Nakışlar arasında yer alan, stilize edilerek bir bulut izlenimi veren ve münhanilerle uzatılmış özel bir formdur. Çin bulutu da denir.

  • Cedvel : Yazıyı çerçeveleyen çizgi.

  • Çift Tahrir-Havalı Negatif Tekniği: Motif detaylarını gösteren çizgilerin, arada eşit zemin boşluğu bırakılarak boyanması ile yapılır.

  • Cüz gülü: Tezhipte “gül” adı verilen bezemelerin Kuran cüzlerinin her birinin arasında bulunan bezeme ögesi

  • Dip taşı: Altın varakların dövüldüğü bir tür çekiç.

  • Desen: Yalnız çizgilerle boyasız olarak yapılan çizim.

  • Durak- Secde İşaretleri: Kur’an–ı Kerimlerde durma, bölüm, secde ayeti gibi bazı özellikleri işaret eden ve genellikle sayfa yanlarında yer verilen grafik formlardır.

  • Fasılbaşı: Tezhipte kitapların konu başlıklarına yapılan bezemelerdir.

  • Form: Şekil, biçim.

  • Halkâr: Sırf altınla yapılan nakışlara denilir. Ekseriya tahrir çevrilmez. Çevrilirse tahrirli halkâr denir. Yine altından hafif gölgeler konur. Ve bazen da hafif renklendirilir ki o zaman Şikâf tâbir olunur.

  • Hatime: El yazması kitapların son sayfası ; genellikle eseri kaleme alan hattatın imzası burada bulunurdu ve kitabın ilk sayfaları gibi son sayfası da tezhiplenirdi.

  • Hassa Hârcı: Sanatkârlara padişah tarafından verilen para.

  • Hendesi: Geometrik, geometriyle ilgili.

  • Hilye: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) başlıca vasıflarını anlatan metin. Hilyeler Türk sanatında çoğu zaman levha olarak yazılıp tezhiplenmiştir.

  • Hokka: Hattatlarla müzehhiplerin kullandıkları içinde ekseriya siyah mürekkep bulunan ufak hokka manasına gelir.

  • İbdâ: Yeni bir üslubun ilk ve orijinal örneği.

  • İcâzetname: İlimde ve yazıda eğitimini bitirenlere hocaları tarafından verilen izin, diploma.

  • İğne Perdahı: Küt burunlu kalınca bir iğneyle altınla kaplı bir yüzey üzerine noktalar yapma işlemi.

  • İmza: Sanatkârların isimlerini bildirmek için resim veya tezhibin münasip bir köşesine koydukları işarete derler. Bunlar bazen çok ufak atılır, kolaylıkla fark edilemez.

  • İplik: İki kenarında tahrir bulunan, cedvele bitişik ve iplik görünümünde çizilmiş ince renkli bir şerittir. Renkli olduğu gibi parlatılmış altın ile de boyanır.

  • Kalem: Hem fırçaya ve hem de yontularak yazı yazılan kamışa denir.

  • Kalemdan: Kalem kutusu.

  • Kalemfırça: Tek tüylü, son derece ince tezhip fırçası .

  • Karamemi: Kara Mehmed ’den kısaltılarak söylenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında nakışhânesi baş ustasıdır.

  • Karamemi Üslubu: Karamemi’nin geliştirmiş ve sanata katmış olduğu bahar dalları ve natüralist çiçekli üsluptur.

  • Kenarsuyu: Kenarsuyu, tezyin edilmiş bir eserde, en dışta bulunan çerçevedir. Cetveller ve arasuyundan daha geniş yer kaplar. Eserin bezenmesinde önemli rolü olan kenarsuları, tezyini sanatlarda ana unsurlar arasındadır.

  • Kıt'a: Bir yazı parçası.

  • Kalemfırça: Tek tüylü, son derece ince tezhip fırçası.

  • Kalemişi: Tezhibin iç mimaride kullanımıdır. Mimaride duvarlarda, kubbelerde, tavanlarda, sıva, taş, ahşap, bez gibi malzemeler üzerine renkli boyalar ve altın varak kullanılarak yapılan süslemelere kalemişi ; bu süslemeleri yapan kişilere ‘kalemkr’, desenleri hazırlayan kişilere^de ‘nakkaş’ denir.

  • Klasik Tezhip: Lâcivert zemin üzerinde altınla yapılan tezhibtir.

  • Koltuk: Hat yazılırken yazılı sahifelerin uygun köşelerinde özellikle tezhib yapılmak üzere boş bırakılan köşelerdeki kare veya dikdörtgen şeklindeki alanlardır.

  • Kompozisyon: Bir sanat eserinde kurallara dayılı ve estetik anlamlı düzen kurma.

  • Kuzulu Cetvel: Sayfalarda metin etrafına çekilen altınlı veya altınsız cetvellerin dışında trilingle çekilen ince tahrir.

  • Levha: Hüsn-i hatla yazılmış, çoğu zaman tezhiplenmiş, duvara asılmak üzere çerçevelenen eser.

  • Motif: Bir tablonun, bir figürün yahut tezyini resmin esasını teşkil eden şekil ve unsur.

  • Murabba: Uzun şerit.

  • Murakka: Bir kaç tabaka kâğıt bir tahta üzerine dört kenarından yapıştırılır ve her tarafı yapışmak üzere ne kadar kalın istenilirse o kadar tabak kâğıt konulup vücuda getirilen bir mukavvadır.

  • Mushaf: Kuran- Kerim ve kutsal kitaplar.

  • Mücevher nokta: Tezhip sanatında düzgün geometrik şekillerle yapılmış olan nokta.

  • Mühre: Yazıyı ve tezhibi kağıda sabitleme işlemi. Kâğıtlar aherlendikten sonra cilâlamak maksadıyla üzerinde gezdirilen yuvarlak ve bazen iki kenarında sapı olan düz ve kalın camdır. Kaymasını temin için biraz kuru sabun sürülür.

  • Münhani: Kelime olarak “eğri çizilmiş” anlamındadır. El yazması kitap süslemelerde 11. yy ile 15. yüzyıllar arasında çok sık kullanılan bir desen çeşididir. Birbirine yapışık kümeler halinde olup kendine özgü bir renklendirme özelliğine sahiptir.

  • Müşterek Eser: İki veya daha ziyade sanatkâr tarafından birlikte çalışarak yapılan eser.

  • Müzehheb: Tezhip edilmiş eserlere denir.

  • Müzehhib / Müzehhibe: Tezhib yapan erkişi / hanım. Ezilmiş toz altınla birlikte sulu guvaj boya ile tezyinat yapan sanatkâr.

  • Müzehhip Çekmecesi: Her sanat erbabının kabili nâkil ufak bir çekmecesi vardır ki en kıymetli malzemesi ve âletleri orada saklı durur. Müzehhiplere ait olanlara müzehhip çekmecesi denir.

  • Nakışhâne: Bütün nakış yapan usta ve çırakların bir arada çalıştıkları odaya veya binaya derler. Bilhassa Topkapı Sarayındaki bu isimle anılır.

  • Pençberk: Tezhip sanatında geometrik şekillerle yapılmış beş yapraklı nokta.

  • Pesend: Parlak, yaldızlı tezhip işlerine pesend denir.

  • Remzi Motifler: Sembolik değeri olan motifler.

  • Reng-Efşan: Yazı aralarında zaman, zaman görülen boyalı bezemelere denir.

  • Rozet: Daire şeklinde olan bu motiflerin bazı sembolik anlamları da vardır. Her çeşit süslemede çok yaygın olarak kullanılan rozet motifinin zenginliği dikkat çeker. Özellikle kitap tezyinatında gülce, nokta, hizip gülü gibi isimler olarak kullanılmıştır.

  • Rumi: Kökeni çok eskilere giden soyut süsleme ögesidir. Klasik Türk süslemelerinin temel motiflerinden biridir.

  • Saz üslubu: Serbest kompozisyona ve fırça hareketlerine dayalı, az renkle çalışılan bir usluptur.İranlı sanatçı Şahkulu bulmuştur.

  • Saz Yolu : Uzun dallar üzerine yapılan ve daha ziyade klasik çini formlarında kullanılmış olan çiçekli veya yapraklı süslemedir.

  • Seberk: Tezhip sanatında geometrik şekillerle yapılmış üç yapraklı nokta.

  • Ser Bölük: Sanatta çalışan ayrı ayrı grupların başına denir.

  • Ser-Levha: Metnin başladığı sayfadaki başlıktır. Bazı yazmalarda bilhassa Kur’an–ı Kerim’lerde Fatiha ile Bakara suresinin ilk ayetlerinin yer aldığı karşılıklı iki sayfa ve Sultanlara takdim olunan yazma eserlerde ilk sayfa ile karşısındaki sayfa tamamıyla tezhipli olabilir.

  • Sim-Efşan: Yazı aralarında zaman, zaman görülen gümüş parçacıklarına denir.

  • Sure Başlıkları: Sûrelerin başladığı sayfalarda surenin baş kısmına yerleştirilen tezhip formudur; genellikle surenin adı ; nerede nazil olduğu bilgisini içerir.

  • Sure Gülü: Tezhipte “gül” adı verilen bezemelerin Kuran surelerinin her birinin arasında bulunan bezeme ögesi.

  • Stilize: Karakteri kaybolmadan sadeleştirilip, şematize edilen motif veya biçim.

  • Şah Kulu: “Şah kulu Rumî” Şah kulu Bağdadî. X. uncu Hicri asırda Bağdat’tan gelerek çalışmış farklı bir sanatkârdır.

  • Şâkird: Resim, tezhip ve yazı öğrenmek arzusunda olup çalışan öğrenci.

  • Şemse: Farsçada güneş kelimesinden gelen, oval formlardan oluşan motiflerin çok değişik çeşitleri cilt kapaklarında kullanılmıştır. XV. Yüzyılda tezhip sanatında da en güzel örneklerine rastlanmaktadır.

  • Şeşhane Nokta: Tezhipte geometrik şekillerle yapılmış altı köşeli nokta.

  • Şikâf: Halkâri yapılan işlerin üzerine boya konmasına denilir. Boyalı halkâr demektir.

  • Şimşir: Odunsu, sarımsı, renkli ve çok sert olan bir ağaç ve onun kerestesinden yapılan aletler. Tezhipte desen kalıbı olarak kullanılır.

  • Şükûfe: Farsçada çiçek demektir. Çiçek veya yaprakların tabiattakine benzer şekilde stilize eden bir süsleme üslubu.

  • Şükûfedan: Çiçek vazosu, çiçeklik.

  • Tahrir: Motiflerin ve çeşitli bezeme unsurlarının siyah veya koyu renklerle çizilen ince çizgiler, kontur.

  • Tahrir Fırçası: 0, 1, 2 numara samur fırçalara tahrir fırçası denir. Eskiden müzehhip ve ressamlar kendileri de yaparlardı. Şimdi hazır olarak zaman zaman piyasaya gelen iyi fırçalardan seçilerek yapılmaktadır.

  • Tezyinat: Süsleme veya süslemeler demek anlamına gelen Arapça kelime. Zeyyene fiilinden üretilmiştir. İslam sanatında cami, mescid, külliye veya saray gibi mimari yapılarda gerçekleştirilen süslemelere denir.

  • Tığ: Sayfada yazı dışındaki süsler, mızraka benzetilerek bu isim verilmiştir. Tezhipin bittiği alandan sayfa kenarına doğru uzanan düzgün çizgilere denir.

  • Tuğra: Sultanın ismi ve lakabı bulunan imza anlamında olup hat sanatının bir kolu olarak gelişmiştir. Türkçe’de kelime olarak sultanın ismini ihtiva eden özel bir işaret, sultan imzası gibi anlamlar ifade eder. Aslı Oğuz lehçesinde tuğra olup, Han’ın basılmış imzası demektir. Tuğralar Sultana özel olarak hazırlandığından tezhiplerine de özel bir önem verilmiştir. Orhan Gazi tarafından kullanılan ilk tuğra Orhan bin Osman ifadesinden ibaret olup, iki örneğinden ilki 1324 diğeri 1348 tarihlidir. İlk Osmanlı Sultanı Osman Gazi’ye ait bir tuğraya günümüze dek hiçbir yerde rastlanmamıştır. Bu nedenle 36 Osmanlı padişahı ama 35 Osmanlı padişah tuğrası vardır.

  • Üslûp: Tavır, tarz. Bir devre veya sanatçıya özgü sanat anlayışı.

  • Üstad: Sanatında usta, bildiklerini öğreten kıymetli sanatkâr.

  • Varakçı: Altın varakları işlemden geçirerek tezhibe hazırlayan kişi

  • Zahriye: Kitapların ilk bir veya iki sayfasında yer alan yuvarlak, köşeli olabilir ve ortasında madalyon halinde eserin adı ve müellifi (yazarı) ile bazen eserin kimin için, kimin adına yazıldığı ibareler yer alır.

  • Zahriye sayfası: Serlevha sayfasından önce gelen süslü sayfa

  • Zehep: Arapçada altın anlamındadır.

  • Zemin Doldurma: Bir tezhibin şekli belli olup Altınları sürülerek tahriri bitince araları münasip renklere boyanırsa buna zemin doldurma denilir.

  • Zencirek: Tezhipli sayfa kenarındaki geçmeler.

  • Zer-Efşan: Varak altın toz haline getirildikten sonra jelâtinli su ile karıştırılıp fırça ile kâğıt üzerine serpildikten sonra zer-mühre sürülerek parlatılması uygulanır. Yazı aralarında zaman zaman görülen altın parçacıklarına verilen addır.

  • Zer-Mühre: Tezhip yapılmış yüzeylerin parlatılması için kullanılan, ucunda yuvarlak ve cilalı bir akik bulunan alettir.

  • Zer-Ender-Zer: Altın zemin üzerine altın ile yapılan desene verilen addır.

KALEMİŞİ TERİMLERİ

  • Kalemişi: Sivil ve dinî mimarimizin iç duvarlarını, kubbelerini ve tavanlarını sıva, ahşap, taş, bez ve deri gibi malzeme üzerine, renkli boyalar, bazen de altın varak kullanılarak ince “kıllı kalem” tabir edilen fırçalarla yapılan nakışlardır.

  • Altın: sarı, parlak renkte, kolayca işlenebilecek yumuşaklıkta bir madendir. Altın varaklar uygulanacağı zemine miksiyon, tutkallı su veya yumurta akı sürülerek yapıştırılır.

  • Ajur Tekniği: Daha çok rahlelerde görülür. Ahşap dantel gibi delikli şekillerde oyulur.

  • Aşı Boyası: Toprak boya da denir. Dokuma ve ahşap üzerinde de görülür.

  • Bordür: Pervaz ve kenar suları şeklinde bir araya gelen motiflere denir. Şerit bezeme.

  • Boya: Bir yüzeyi renklendirmek veya bir şeyin rengini değiştirmek için kullanılan su ve yağ gibi maddelerle karıştırılabilen, değişik renklerde doğal, kimyevi, madeni maddedir. Bilinen en eski boyalar, balmumu isinden yapılan siyah, üstübeçle gümüş suyu eriterek hazırlanan üstübeç beyazı, lapis lazuli ve lahor çividi lacivertler iken günümüzde şartlara göre pigmenti yüksek boyalar kullanılmaktadır.

  • Fırça: Samur, kedi, güvercin tüyü veya atkuyruğu gibi tabii kıllar kullanılmasıyla birlikte günümüzde bir tür esnek liften imal edilen fırçalar da kullanılmaktadır. Fırçalar kullanım durumlarına göre; renk ve dolgu fırçası(5,6,7,8 numara), flato fırçası(6,8,10 numara), tahrir fırçası(10,12,14 numara), kestirme fırçası gibi isimler almaktadır.

  • Gomalak: Hindistan ve Çin Hindi’nde kimi ağaç türlerinin dallarında yaşayan bir böceğin salgıladığı ve sanayide özellikle cila işlerinde kullanılan, alkolde eriyen hayvansal reçine.

  • Kabartmalı Kündekâri: Sekizgen, yıldız ve baklavalar kabartmalı olarak çalışılmıştır.

  • Kafes Tekniği: Özellikle minberlerin korkuluk kısmında kullanılır. Ahşap kirişlerin geometrik üçgenler yıldızlar meydana getirecek biçimde bir araya çakılmasıyla oluşur.

  • Kâğıt: “üzerine yazı yazmak için kullanılan malzeme” manasına gelmektedir. Kalem işi tasarım ve uygulama aşamasında eskiz kağıdı adı verilen yağlı kâğıt yani çok hafif yarı saydam kâğıtlar kullanılır.

  • Kalemkâr: Tezyinatın tasarımını uygulayan kişilere denilir.

  • Kakma tekniği: Ahşap üzerine ahşap, sedef, fildişi, kemik gibi malzemeler kakılarak yapılır.

  • Kanaviçe: Motiflerin sınır çizgisi olup büyüklüğünü, genel görünüşünü veya siluetini gösteren naif çizgilerdir.

  • Kavsara: Kemer ve tonozun içbükey alt yüzeyi.

  • Kömür: Kömür tozu-silkme tozu, kâğıt üzerine iğnelenmiş desen, yazı veya resmin diğer bir kâğıt ya da yüzeye aktarmada kullanılan söğüt, kavak, ıhlamur, çırası olmayan çam gibi ağaçlardan elde edilen kömürün toz haline getirilmesi ile oluşmaktadır134

  • Kündekâri: Minberlerin yan yüzeylerinde ve kapılarında sıkça kullanılır. Desenin gerektirdiği geometrik şekillerdeki küçük levhacıkların çivi veya tutkal gibi bir birleştirme gereci olmaksızın çıtalar yardımıyla birbirine tutturulmasıyla geometrik bir süsleme meydana getirilmesi esasına dayanır. Konya Alaaddin, Beyşehir Eşrefoğlu, Aksaray, Malatya, Sirt Ulu Camii örneklerinde kündekari tekniği kullanılmıştır.

  • Mahfil:: Camilerde parmaklıkla çevrili yüksekçe yer.

  • Malakari: Tavan ve duvarlara alçak kabartma olarak yapılan renkli alçı bezeme. Malayla çalışıldığı için malakâri denmiştir. Alçı bezemeyle kalemkârın birleşiminden oluşan bir bezeme türüdür.

  • Mihrabiye: Taç kapılarda her iki yanda yer alan mihrap benzeri hücre.

  • Miksiyon: Altın varağın, uygulanacağı zemine tutturulması için ince tabakalar halinde fırça ile zemine uygulanan su veya solvent bazlı sıvı malzemelerdir.

  • Nakkaş: Tezyinatın tasarımını hazırlayan ve aynı zamanda uygulayan kişilere denilir.

  • Sopa: Sıva üzeri işlem yapılırken kalemkarın destek alabilmesi için kullandığı

  • Mukarnas (Stalaktik): Mimaride, içerdeki bir kısımdan dışarıya, altta bulunan bir satıhtan üsteki satha geçmek için, küçük taş veya tuğladan yapılmış

  • prizmatik bindirmeler, kademeli geçişler.

  • Pandantif (Aslan Göğsü) Kubbeyi taşıyan kemerlerden veya duvarlardan kubbeye geçmek için, dairevi veya çokgen kaide elde etmek üzere kemer köşelerine yapılan içbükey üçgen mimari unsur.

  • Payanda: Yapıda duvarların yıkılmasın önlemek için duvarların dış tarafına yapılan genellikle dört köşeli dayanak.

  • Röleve: Mevcut bir yapının yerinde yapılan ölçümlere dayanarak hazırlanan plan, kesit ve görünüşleri ile ayrıntı çizimlerinin tümü.

  • Son Cemaat Yeri:: Cemaate yetişemeyenlerin sonradan namazını kılabilmeleri için ayrılmış yer.

  • Şemse: Güneş şeklinde süsleme motifi. Oval veya daire şekillerinde olur. Ayrıca eski kitap ciltlerinin kapakları üzerine kabartma olarak yapılan yaldızlı göbeklere de denir.

  • Taklit Kündekâri: Ahşap blokların bir tutucu ile birbirine tutturulması ile kündekari görüntüsü verilir. Zamanla ek yerleri açılır ve kendini belli eder.

  • Tonoz: Bir boşluğun üstünü kapatmak için yapılan kavisli örtü.

  • Tromp (Yarım Kubbe): Kare planlı bir mekândan üstteki kubbeye geçmek için yuvarlak bir kaide elde etmek maksadıyla köşelere yerleştirilen yarım kubbe şeklinde mimari eleman.

  • Oyma Tekniği: Yekpare levhaların dik ve yatık kesim ile çeşitli profiller meydana getirecek biçimde oyulması tekniğidir.

  • Vernik: Geleneksel verniğin bileşimi, kuru yağ, reçine, tiner veya solventten oluşmaktadır. Günümüzde daha çok kimyasal içerikli vernikler kullanılmaktadır. Verniğin, selülozik, sentetik, su bazlı, poliüretan, polyester, akrilik gibi çeşitleri bulunmaktadır.

  • Yağlar: Bezir yağı, matyağ, neft yağı, yağlı vernikler.

ÇİNİ SANATI TERİMLERİ

  • Çini: Bir çeşit killi topraktan pişirilerek yapılan bir yüzeyi sırlı, çeşitli renk ve motiflerle süslenmiş keramik parçasına çini denir.

  • Ajurlu Çini: Çini ve seramiklerin bisküvi fırınlamasından önce belirli desenlere göre oyma ve süsleme. Deliklenmiş çini.

  • Akıtma: Sırın ve boyanın seramik mamul üzerinde kayması, birbiri içine karışmasıdır.

  • Çini Mozaik: Anadolu da Selçuklular devrinde geliştirilmiş bir tekniktir. İran da ve İlhanlılar devrinde en çok kullanılan tekniktir. Firuze en çok kullanılan renktir Bu çini tekniğinde mor, kobalt mavisi, siyah renkte hazırlanan çini plakalar istenen şekle göre kesilir. Kesilen parçacıklar dekoratif bir biçim oluşturacak şekilde bir araya getirilir. Çini renklerine göre ayrı ayrı fırınlanır. Çini mozaik ile kubbe içi, kubbeye geçiş, kemer ve mihraplar süslenmiştir.

  • Düz Çiniler: Tuğladan daha kaliteli ve sert olan çini hamuru ile yapılır. Kare, dikdörtgen gibi biçimleri olan düz çiniler genellikle lahitlerde görülür.

  • Kabartmalı Çini: Tek renkli çini şeklinde hazırlanmaktadır. Kitabeli çinilerde çok kullanılır. Yeşil, turkuaz, lacivert renkler görülür. Çini yumuşakken desenlendirilip sonra fırınlanır. Konya Mevlana'daki lahitler örnektir.

  • Lüster Tekniği: Lüster çinileri bir sırüstü tekniğidir. Fırınlanmış mat beyaz renkli çini üstüne lüster vey perdah denilen gümüş veya bakır oksitli bir karışımla desen işlenir. Fırınlandıktan sonra oksitlerdeki maden karışı ince sır görevi görür. Lüster tekniğinde desen sarı-kahverengi tonlarındadır.

  • Minai: İran da Büyük Selçukluların yarattığı ve kullanma seramiğinde çok kullanılan bir tekniktir. Minai tekniğinde çok renk kullanılabilir. Sıraltı ve sırüstü tekniğinde uygulanabilir.

  • Sırlı tuğla: Tuğlanın firuze, patlıcan moru, lacivert sırla kaplanıp fırınlanmasıyla elde edilir. Tuğlanın dar ve uzun yüzüne uygulanır. Bu şekilde sırlanan tuğlalar yan yana getirilerek cami, mescit, medrese ve minarelerde süsleme için kullanılır.

  • Sıraltı Çinileri: Çoğunlukla desen mor, siyah, koyu mavi, firuze renkle boyanır. Üzerine şeffaf renksiz sır sürüldükten sonra fırınlanır. Fırında renksiz ve saydam bir hâle gelen sırın altındaki desen ve renkler bütün ayrıntı ve parlaklığıyla ortaya çıkar. Sır, pişmiş toprak eşyanın üzerine sürülerek fırınlanan saydam koruyucu malzemedir. Hamuru gri sarı renkte kolay dağılan bir hamurdur.

  • Sır üstü tekniği: Pişmiş toprak önce saydam olmayan bir sırla kaplanır. Fırında pişirildikten sonra üstüne boya ile süslemeler yapılır. Boyama işleminin ardından yeniden fırına konarak ikinci bir pişirme (perdah) yapılır.

CİLD SANATI TERİMLERİ

  • Cild: Deri ve kap manasına gelen Arapça bir kelime olup, bir mecmua veya bir kitabın yapraklarını dağılmaktan korumak ve bir arada toplu olarak bulundurmak için ince tahtadan deriden veya üzerine deri, kağıt, bez gibi materyaller kaplı mukavvadan yapılan kaplara denir.

  • Köşebent: Köşelere yapılan çeyrek şemselere “köşebent” veya “kenar şemse” denir.

  • Salberk: Şemsenin aşağı ve yukarı ucundaki uzantı süslemelere “salbek” denir.

  • Şemse: Kapakta genellikle ortada bulunan yuvarlak veya oval biçimiyle güneşi andıran şemse en yaygın cild bezemesidir.

  • Müşebbek şemse: Derinin dantel gibi oyulmasıyla gerçekleşen şemse modelidir.

  • Mülemma Şemse: Hem motiflerin, hem de zeminin altınla bezendiği şemseye denir.

  • Mülevven Şemse: Motifler cild kapağında kullanıldığından farklı renkte deri ile kaplanmıştır.

  • Miklep: Ciltteki görevi kitabın yapraklarını korumak olup miklep bazen ait olduğu kapaklara zencerek, köşebent ve şemse işi tarzında uygulanır.

  • Sertab: Miklep ile arka kapak arasında bulunan ve kitabın ön yüzünü muhafaza için yapılan bölümdür.

  • Gömme cild: Motiflerin kalıpla basıldığı cilde denir.

  • Yekşah cild: Motiflerin deri üzerine elle işlendiği daha sonra “yekşah” denilen alet ile çukurlaştırılarak desenlerin oluştuğu süsleme türüdür.

  • Çarköşe Cild: Ciltte cilt kapaklarının köşeleri deri ile çevrilip orta kısmı çeşitli malzeme ile kaplanmıştır. Bunlar “Çarköşe ebru cild”, “Çarköşe kumaş cild” gibi adlarla anılır.

  • Simdüzi cild: Deri üzerine gümüş işlemeli cildlere denir.

  • Zerdüzi cild: Altın sırma işlemeli cildlere denir.

  • Rugani ve Edirnekari cild: Lake cildler mukavva veya ahşap üzerine ezme altın veya boyayla çeşitli bezemelere yapıldıktan sonra üzerine lak çekilerek hazırlanır. Lake cildlerin en iyileri, Diyarbakır, Edirne, Bursa ve İstanbul da bulunur.

  • Lake: Laka ağacından elde edilen bir çeşit zamk. Aynı zamanda reçineli bir bağlayıcıdır. Lake Çin de M.Ö. 1000 yılından beri, Avrupa d ise 17. Yy. dan bu yana kullanılmaktadır.

HALI – KİLİM - KUMAŞ SANATI TERİMLERİ

  • Dokuma: İki veya daha çok iplik gurubunun belirli bir düzende kenetlenmesi ile oluşan tekstil yüzeyler.

  • Aba: Yıkanmış, temizlenmiş, taranmış kalın yünlerle yapılan dokuma türü. Kalın şayak kumaş.

  • Ağızlık: Dokuma esnasında çözgülerin arasında( alt ve üst çözgüler) atkının geçmesi ile oluşturulan aralık

  • Abraj: İplik ürünlerinde boyanma veya mordanlanma esnasında oluşan renk farklılıklarının dokumada özellikle enine doğru çizgilerle belirmesine denir.

  • Apre: Kumaş ve iplik ürünlerinde geçerlilik ve cazibe kazandırmak için yapılan parlatma işlemi.

  • Argaç: Çözgülerin arasından geçen ve dokumanın enini oluşturan atkı da denilen iplikler.

  • Arış: Dokumanın iskeletini oluşturan ve dokumanın boyuna olan dikey iplerine çözgü, arış,eriş,direzi denir.

  • Armür: 24 gücü çerçevesine kadar çalışabilen ve bu çerçeveyi istediği zamanda indirip kaldırmaya yarayan makineye armür, atkı atıldığı esnada hangilerinin aşağıda, hangilerinin yukarıda olduğunu gösteren şemaya ise armür şeması denir.

  • Bezayağı: Atkıların çözgüler arasından bir alt, bir üst geçerek çözgülerin gizlendiği dokuma örgüsü

  • Bordür: Süsleme unsurlarının kenarını çerçeveleyen uzun su ya da yol denilen süsleme ögesi.

  • Cicim: Düz dokuma yaygılarda 3 üst bir alt geçilerek desen sınırlarına göre verev kaydırmaların yapıldığı bir dokuma şeklidir.

  • Çarpana: Delikli kartlara çözgü ipliklerinin geçirilmesi ve bir sistemle yapılan kolan dokuma.

  • Çıkrık: El ve ayak yardımı ile çalışabilen ip bükme aracı.

  • Çımbar: Dokuma yüzeylerin daralmasını önlemek için kenarlarına takılan ve uzayıp kısalabilen araç.

  • Çiti: Halıda kilim örgüsünün sökülmemesi için saçaktan sonra yapılan zincirli örgü.

  • Dimi: En küçük raporu 3 iğlikten olan verev kumaş dokuma tekniği.

  • Doğal boya: Doğadan elde edilen bitki artıkları ve böceklerden elde edilen ve liflerin boyanmasını sağlayan renklendirme amaçlı boyama süreci.

  • Geve: Eğilip, bükülmüş tiftik yünlerinin çözgü ipliklerine düğümlenmesi ve uçları kesilmeyerek uzun bırakılması sonucu ortaya çıkan havlı dokuma şeklidir. Tülü, filikli, geve de denir.

  • Gördes düğümü: Türk düğümü olarak da bilinen iki çözgü teline atılan halı düğümü

  • Gücü: Mekikli dokumalarda ipliklerin aşağıda ve yukarıda olmasını sağlayarak ağızlığın açılmasını sağlayan altta ve üstte demir çubuklara bağlı ortası delik çerçevelere gücü dendiği gibi gücü çerçevesi de denir.

  • Halı: Çözgü ipliklerine renkli desen ipliklerinin her iki ilmeye veya tekniğe göre tek ilmeye düğümlenmesi ve arasından atkı ipliği geçirilmesi sonucu havların aynı veya ayrı yükseklikte kabartılı olarak kesilmesi ile oluşan yüzeylere denir.

  • Kilim: Halı dışındaki havsız dokuma yaygılara genellikle verilen isimdir. Atkı ipliklerinin çözgüleri alt-üst sistemi ile tamamen kapatması ile oluşan atkı yüzlü dokumalardır.

  • Kirkit: Halı ve düz dokuma yaygılar yapılırken çözgüler arasından atkıların sıkıştırılmasına yarayan hayvan kemiği, taş, ahşap veya metalden yapılmış tarak gibi aletlere denir. Bu alet ile yapılan dokumalara ise kirkitli dokumalar denir.

  • Kirman: Artı şeklinde yün eğirme aracına verilen isim.

  • Kolan: Eyerleri atlara bağlamak veya çadırları direklere bağlamaya yarayan şerit halindeki dokumalar.

  • Kufi yazı: Dik ve köşeli arap harfleri ile oluşturulmuş yazı sitili, süsleme ögesi.

  • Levent: Dokuma tezgâhlarındaki çözgülerin sarıldığı altta ve üstte bulunan kalın çubuklardır, ayrıca çözgü ağacı da denir.

  • Mekik: Atkıların çözgüler arasındaki açıklıktan kolay geçmesini sağlayan atkı ipliğinin üzerine sarıldığı, iki ucu sivri ahşap ya da kemikten araç.

  • Mordan: Doğal boyamacılıkta boyaların tekstil üzerinde daha iyi sabitlenmesi ve kalıcılığını sağlayarak renk değişikliklerini de sağlayan doğal veya kimyasal maddeler.

  • Örme: İpliklerin birbiri ile veya herhangi bir ipliğin belli bir yöne doğru sistemli biçimde ilerlemesi ile oluşan yüzeylere denir.

  • Sine Düğümü: İran düğümü olarak da bilinen ve tek çözgü teline atılan halı düğümü.

  • Sumak: Motiflerin sınırları içinde ayrı renkteki desen ipliklerinin çözgü çiftlerine çeşitli şekillerde dolanması ile oluşan dokuma şeklidir.

  • Zili: Desen ipliğinin üç üstten bir alttan geçmesi ile zeminin tamamen doldurulduğu dokuma boyunca birbirine paralel yivlerin görüldüğü atkı yüzlü dokuma şeklidir. Atkı ipliklerinin arasına desen ipliklerinin sıkıştırılması esasına dayanır.

EBRU SANATI TERİMLERİ

  • Ebru: Sulu bir karşım üzerine fırça yardımıyla atılan boyaların şekillenmesiyle meydana getirilen sanat kültürüne verilen addır. İngilizce “Marbled Paper” Fransızca “Papier Marbre” olarak adlandırılır.

  • Ebrucu: Ebru yapımını gerçekleştiren sanatkara verilen ad. Aynı zamanda “ebruzen” olarak da bilinir.

  • Akkase: Kelime aks kökünden gelmektedir.Eskiden hat sanatı mahsullerinin meydana getirilmesinde kağıdın yazı yazılacak kısmının ayrı, etrafının da ayrı renge boyanmasına verilen addır. Ebruda ise bir kağıdın yazı yazılacak bölümünün kendi rengi ile kalması istenildiğinde o bölüme arap zamkı sürülür, bu kağıt ebru teknesine batırılınca zamklanan kısım ebruyu almaz. Dolayısıyla kağıdın dış kısmı ebrulanmış olur. Bu yöntem ile ortaya çıkan ebrulara “akkase ebru” denir.

  • Bülbül yuvası ebru: Tekneye istenilen renkte boyalar serpildikten sonrabir tel veya at kılı yardımıyla kenardan merkeze doğru helezonik şekillerin meydana getirilmesiyle yapılır.

  • Çıkma ebru: İstenilen mükemmellikte olmayan veya bazı tarafları bozuk olan ebruya verilen ad.

  • Çiçekli ebru: Büyük ebru ustası Necmettin OKYAY tarafından 1918 yılından itibaren esaslı olarak yapılmaya başlanmıştır. Açık renkli bir zemin atıldıktan sonra önce sap için gerekli boya teknenin uygun yerine damlatılır. Bu renk yığını aşağıdan yukarıya doğru çekilerek sap şeklini alır. Ondan sonra yapılacak olan çiçeğin rengine göre icap eden renkler sapların uç kısmına damlatılır. Bundan sonra damlatılan renkler sap yapımında olduğu gibi çekilerek istenilen çiçeğe benzetilir. Yalnız sümbül çiçeğini yapmak için biraz farklı metod kullanılır. Sümbül çiçeği için önce hazırlanmış ve birçok ucu olan bir tel kullanılır. Bu tel istenile renge batırılarak tekneye yaklaştırılır. Boyalar misket büyüklüğünde taneler halinde genişler. Daha sonra bu tekneler tel veya at kuyruğu kılı vasıtasıyla sümbül çiçeğinin kıvrımları haline getirilir. Çiçekli ebrular hakkında bazı kimselerce yanlış düşünceler ileri sürülmektedir. Çiçekli ebruların sonradan ebru kağıdının üzerine yapıldığı söylenmekteyse de bu gerçek değildir.

  • Çiçekli ebru çeşitleri: Gelincik, Goncagül, Hercai menekşe, Karanfil, Kasımpatı, Lale,Papatya, Sümbül olarak bilinir.

  • Çift Aharlı Ebru: Ebrulu kağıdın üzerine önceden suda kaynatılan koyu muhallebi kıvamındaki şekersiz nişastanın ve kuruduktan sonra ise üzerine şap ile sulandırılmış yumurta akının sürülmesiyle elde edilen ebruya verilen isimdir.

  • Desteseng: Ebruda kullanılacak olan boyaları ezmeye yarayan taş. Boyaların son derece ince ezilerek en küçük zerrelerinine ayrılması lazımdır. Bundan dolayı ezme işi bazen çok uzun sürebilir. Desteseng genellikle mermerden olur. Bunun yanında porselen veya diğer sert taşlardan da imal edilebilir. “Destizenk” ve “el taşı” olarak da bilinir.

  • Gelgit Ebrusu: Kitre üzerindeki battal ebruya bir ince tel veya at kuyruğu kılı vasıtasıyla sağdan sola, yukarıdan aşağıya doğru verilen bir hareket neticesinde elde edilir. Taramalı ebru olarak da bilinir.

  • Hafif Ebru: Açık renklerde yapılır. Genelikle şal ve taraklı desenleri kullanılarak elde edilir. Bu ebru çeşidi hattalar tarafından tercih edilir. Açık renk ihtiva etmesi dolayısıyla aynı zamanda hattatın yazacağı yazıya bir fon teşkil eder. Hafif ebrular teknenin temiz oldğu zamanda yapılır. “Fon ebrusu” olarak da bilinir.

  • Kâğıt: Emici özelliği çok iyi olan ve parlak olmayan kâğıtlar kullanılmaktadır. Sıklıkla birinci kalite hamurlardan elde edilen kâğıtlar kullanılır.

  • Kitre: Salkım biçimi, beyaz, sarı, mor, fes rengi çiçekler açan bir bitkidir. Anayurdu Anadolu ve İran'dır. Bir çeşidinden bir cins zamk elde edilir. Bazı çeşitleri de eskiden hekimlikte kullanılırdı. Kitre, ülkemizin güney ve güneydoğu bölgelerinde kırlarda yetişen yabani bir dikenin özsuyudur. Köylüler kırlarda geven dikeninin gövdesine bıçakla çizik atar, birkaç gün beklerler. Bitkinin özsuyu çizik bölgeden akar ve kurur. Bir ağaç kabuğuna benzer görünüm alır. Bu kabuklar tek, tek toplanır. Köylüler gıda ve ilaç alanında kullanır.

  • Su: Kitre, boy tohumu, deniz kadayıfı ya da salep gibi suyun yoğunlaşmasında etkili olan doğal malzemeler ile hazırlanır. Su kireçsiz, dinlendirilmiş olmalıdır ama musluk suyu iyiyse o da olabilir. Eski dönemlerde yağmur suyu kullanılmıştır.

  • Öd: Sıklıkla büyükbaş hayvanların safra keselerinden yapılmaktadır. Kese delinir ve içindeki öd süzülür. Kapta toplanan öd, benmari usulü kaynatılan suyun içinde 20 dakika bekletilir. Oluşan köpükler kaşıkla alınır. Kalkan balığının ödü de ebru için uygundur. Günümüzde bunlar hazır olarak satılmaktadır.

  • Tekne: İçerisine su ile karıştırılmış kitre konulan kap.

  • Toprak Boya: Sanatın icrası için kullanılan boyalar, topraktan hazırlanmıştır. Topraklar, ezilmiş, elekle elenmiş ve suda süzülmüştür. Böylece kullanıma hazır hale gelmiştir. Günümüzde ise ezilmeye hazır, toz boyalar kullanılmaktadır.