Hat
Hat Sanatı
Hat san’atı, Arap yazısına bağlı olarak doğmuş ve Güzel Sanatların müstesnâ dallarından birisi olmuştur. Arap yazısının doğusu hakkında farklı görüşler ortaya atılmakla birlikte son zamanlardaki yaygın görüsün, Arap yazısının Nabatî ve Arâmîmhalklarıyla Fenike yazısına bağlandığı şeklindedir.
İslâm dinini kabul eden bütün milletlerin benimsediği Arap yazısı, İslâm ümmetinin ortak değeri hâline gelmiş, “Arap Hattı” sözü zamanla “İslâm hattı” vasfını kazanmıştır. Nabat yazısının “cezm ve meşk” diye adlandırılan iki üslûbu vardır. Bu iki üslûp İslâmiyet’ten sonra devam eden yıllar içerisinde güzelleşerek sanat yazısı seviyesin yükselmiş, meşk tarzı, yuvarlak ve yumuşak karakterinden dolayı cezm tarzına göre daha fazla tercih edilmiştir.
Hazreti Peygamber, bilginin kayıt altına alınması gerektiği hususunda çok hassas davranması ve yazının güzel yazılması üzerine de tavsiyelerde bulunması sebebiyle kâtiplerin, yazının güzelleştirilmesi için daha hassas ve dikkatli durmalarını sağlamıştır. Bu teşvik, Emevîler ve Abbasîler döneminde san’at değeri yüksek eserlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Nitekim Emevîler döneminde, harf ve kelimelerin ölçüleri tespit edilmiş böylece yazının gramer çağı başlamıştır. Abbasîler devrinde yazı, ölçülü olarak şekillenmeye başlamış, İbn Mukle’nin (ö.328/940) nizam ve âhengini kaidelere bağladığı “mensûb hat” doğmuştur. XI. Asrın baslarında muhakkak, reyhânî ve nesih hatları doğmuştur. İbnü’l-Bevvâb (ö.413/1022), bn Mukle, yolunu değiştirmiş ve bu üslûb XIII. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. Aynı yolda çalışan İbnü’l Hâzin (ö.518/1124) tevki’ ve rikâ’ yazılarına yön vermiştir. XIII. yüzyılda Yâkût el-Musta’sımî (ö.698/1298) aklâm-ı sitte denilen sülüs, nesih, muhakkak, rehyânî, tevkiî’, rikâ’ hatlarını en gelişmiş şekliyle tespit etmiştir. Bunlar manasına göre isim almışlardır.
1-Sülüs
2-Nesih
3-Muhakkak
4-Reyhânî
5-Tevkiî
6-Rikaa'
Diğer yazı çeşitleri
7- Kûfi
8- Ta'lik
9- Dîvanî
10- Celî Dîvanî
11- Rik'a
12- Ma'kıli
Kaynak: Süleyman BERK_Hat San'atı Tarihçe, Malzeme ve Örnekler - Betül Erikoğlu_Konya'da Selçuklu Dönemi Yapı Kitâbelerinin Hat Sanatı Bakımından Değerlendirilmesi - Şerife ÇAKIR_Ma'kıli Yazının Tasarım Özellikleri ve Kullanım Alanları
Sülüs
Aklâm-ı sitte içerisinde yer alan üçte bir anlamına gelen sülüs yazı, ismini başlangıçtaki yuvarlak karakterli yazıdan gelişen tûmar yazının üçte bir ölçüsünden almışyır. Kalem ağzı kalınlığı 3mm'dir. Hat sanatında, sanat olarak yazının anası "ümmü'l-hutût" olarak kabul edilmiştir. Muhakkak yazıya göre harfleri biraz küçüktür. Çanaklı harflerin çanakları derindir. Nesih yazı ile birlikte gelişimi Osmanlı'da çok hızlı olmuştur.
Nesih
Kelime anlamı "ortadan kaldırmak, iptal etmek" anlamına gelmektedir. Kitap yazımında diğer yazılara göre daha fazla kullanıldığı için bu ismi almıştır. Kalem ağzı kalınlığı, sülüs kaleminin üçte biri kadardır. Sülüs kaleminin üçte biriyle ona tabi olmuştur. Şeyh Hamdullah ile birlikte Kur'an- Kerim yazımında nesih yazı kullanılmaya başlanmıştır.
Başlangıçta "muhakkak", "verrâki" ve "ırâkî" denilen neshî yazı üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde, ileride iki ayrı tarz ortaya çıkmasından sonra, özellikle nesih yazının kâideleri Yâkut tarafından belirlenmiştir. Osmanlı'sa Şeyh Hamdullah ile birlikte hızlı bir gelişim merhalesine girmiş ve Osmanlı'nın son döneminde estetik zirveye ulaşmıştır.
Muhakkak
Kelime anlamı itibariyle "muntazam" ve "muhkem" gibi anlamlara gelmektedir. Kalem ağzı kalınlığı, sülüs kalemine tabidir. Harfleri sülüs yazıya göre daha büyüktür. Yatay harfler ve harflerin yatay kısımları daha yayık ve uzundur. Çanaklar genişçe ve sülüs yazıya göre daha düzdür. Satır halinde yazılır, istifli olarak yazılmaz.
Reyhânî
Nesih yazı nasıl sülüs kalemine tabi ve onun üçte biri ise, reyhanî de yazı kuralları bakımından muhakkak yazıya tabidir. Kalem ağzı kalınlığı ise muhakkak yazının üçte biri kadardır. Muhakkak ve reyhâni yazı XV. asra kadar mushaf yazımında kullanılmıştır.
Tevkiî
Tevkiî yazı, sülüs yazının ihmal edilmiş şeklidir. Sülüs yazının kurallarına tabidir. Daha çok divana ait kısa metinlerin yazımında kullanılmıştır. Daha sonra yerini Dîvâni yazıya bırakmıştır. Sülüs yazıya göre harflerin boyları, çanaklar, küpler ve elifler daha kısa, küçük ve kıvraktır. Kalem ağzı kalınlığı sülüs kalemine tabidir. En belirgin özelliği birleşmeyen harflerin birleşmesidir.
Rikaa'
Kelime olarak "küçük sayfa ve mektup" anlamına gelmektedir. Tevkiî yazının küçüğüdür. Onun kurallarına tabidir. İcazetnameler bu hat ile yazıldığı için "Hatt-ı icâze" diye isimlendirildiği de olmuştur. Ayrıca, talik yazı gelişene kadar bu yazıyla vakıf kayıtları tutulmuştur.
Kûfi
İslam'ın ilk yıllarında kullanılmakta olan sert köşeli yazı daha sonra Kûfe şehrinde işlenerek, geliştirildiği şehre nispetle "kûfi" adı verilmiştir. Yazıldığı yere ve yapısına göre çeşitlenmiştir.
Kûfi yazı çeşitli kollara ayrılmaktadır.
A-Yapılarına göre kûfi yazı
Basit Kûfi
Yapraklı Kûfi
Zemini Süslü Kûfi
Örgülü Kûfi
Geometrik Kûfi
B-Yazıldıkları bölgelere göre kûfi yazı
Meşrik Kûfisi
Mağrip Kûfisi
Kayravan Kûfisi
Dîvanî
Terim olarak, padişahın iradelerini emirlerini, buyruklarını yazmak için kullanılan yazı anlamına gelmektedir. Akkoyunlular ve Karakoyunlular'da kadim ta'lik resmi yazışmalarda kullanılmıştır. Bu yazı Fatih'in Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ı mağlup ettikten sonra İstanbul'a getirdiği İranlı sanatkarların, kadim ta'lik hattının işlenmesinden çıktığı söylenebilir. Çünkü harflerin şekli ve birleşmeleri yönünden büyük benzerlik mevcuttur.
Gelişmiş dîvâni örneklerinin girift görüntüsü vardır. Dîvâni yazı sadece devlet yazışmalarına tahsis edildiği için gizliliği korumak kaydıyla girift yazılmıştır. Ayrıca, dîvâni yazı, Osmanlı'da sadece sarayda kullanılmış, dışarıda kullanılması yasaklanmıştır.
Celî Dîvanî
İlk bakışta, sülüs ve ta'lik yazı çeşitlerinde olduğu gibi bu yazının da dîvâni yazının kalın kalemle yazılanı olduğu anlaşılabilir. Fakat aralarında fark vardır. Bu farklar şöylece tasnif edilebilir.
Dîvâni yazda hareke ve tezyini işaretler olmamasına karşı, celî dîvâni yazıda hareke ve çok fazla tezyini işaret bulunmaktadır. Celî dîvâni'de küçük noktalar da tezyini işaret olarak kullanılmaktadır.
Dîvâni istifsiz, satır halinde yazılmasına karşı cel'i dîvâni yazı istifli ve girift olarak yazılır.
Celî dîvâni geniş ağızlı kalemle yazılmaktadır.
Celî Dîvâni yazı sadece devlet yazışmalarında kullanılmıştır. Bazen satırların biri mürekkep birinin altınla yazıldığı ferman ve beratlar bulunmaktadır.
Ta'lik
Aklâm-ı sitte'den sonra en çok meşhur olan ve kullanılan yazı çeşididir. Ta'lik kelime anlamı itibarıyla "asma,asılma" anlamlarına gelmektedir. Harekesi olmayan bu yazının kalın ağızlı kalemle yazılanına, tıpkı sülüs'teki gibi celî ta'lik adı verilmiştir.
Rik'a
Osmanlı tarafından icad edilmiştir bir yazıdır. Dîvâni yazının harflerinin küçülmesi, sadeleştirilmesiyle geliştirilmiştir. Dîvâni yazıya göre harflerin kaviş ve meyilleri azaltılmıştır. Harekesiz olan rik'a yazısı, sade ve süratli yazılmaya müsait olduğundan günlük hayatta kullanılmıştır. Sıbyan mekteplerinde, çocuklara yazı öğretiminde bu yazı ile başlanmakta idi.
Ma'kıli
Ma’kıli yazının kökeni hakkında birçok görüş vardır ama bunların hiç biri birbiriyle tutarlı değildir ve hiçbir somut belgeye dayanmamaktadır. Ma’kıl, lügatte, “kal’a (kale) gibi sığınacak yere ya da sarp yere” denir. Ma’kıli yazı da harflerin hepsi düz, köşeli ve donuktur. Bu sebepten sertlik ifade eder. Sarp, kübik bir yazıdır. Bundan dolayı, gözlü ve başlı harfler, hep tam kare şeklindedir. Bu yazı İslam’dan önce abide yazısı olarak kullanılırmış, fakat kalemle yazarak değil, geometri aletleri ile çizerek mimari yapılara uygulanmıştır. İslam’a geçtikten sonra da, abide yazısı olarak kullanılmaya devam edilmiş ve hep geometrik aletlerle çizerek yapıldığı için bu yazılar gerçek yazılardan sayılmayıp mecazi yazılardan sayılmıştır.