Tezyini Sanatlar
SANAT
Sanat kelimesinin lügat manası, marifet, hüner, ustalık olarak verilmektedir. Sanat en güzel manasıyla yaratıcılığın veya hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Yani yaratılmış her zerrede mutlak güzelliği idrak ederek, duygu ve düşünceleri maddede biçimlenerek vücut bulması, varlık kazanması veya mananın maddeye yansımasıdır. Arapça kökenli kelime olan sanat, bir duygunun, bir tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümüdür.
Sanat, insandaki güzeli sevmek ve ondan zevk almak duygusundan doğmuştur. Aynı zamanda toplumu manen besleyen değerlerin, beşeriyeti yücelten mesajların, çizgi, şekil, renk veya ses aracılığı ile estetik bir düzen içerisinde çevreye aktarılmasıdır. Sanat bir ifade, bir anlatış şeklidir. Anlatılan şey sanatın iç ve dış dünyasıdır. Başka bir deyişle, insanın yaşadığı dünyayı, gönül gözüyle seyrederken gördüklerini, hissettiklerini sembollerle anlatmasıdır.
Genel olarak sanat, insanların doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini, çizgi, renk, ses, söz gibi ifade araçlarıyla güzel ve etkili bir biçimde, kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir.
TÜRK TEZYİNİ SANATLARINA GENEL BAKIŞ
Tezyin Arapça da ziynet/süs kelimesinden türemiş olup, sözlük anlamı süslemedir. Tezyinat ise bunun çoğulu olup süslemeler demektir. Tezyini sanatlarda günümüzde süsleme veya bezeme sanatlarda denir. Günümüzde kullanılan en yakın karşılığı ise bezemedir.
Tezyinat kelimesi pek çok dekoratif sanatı içine alan bir terimdir. Tezyini sanatlar kendi alanında birçok sanat ve zanaat dallarını bir arada toplar ve milli kültürümüzün vazgeçilmez parçasıdır. Tezyini sanatları hedefi: önemli olan, kıymetli görülen eşyayı, mimari ve dış mekanları insanlık yararına olan mesajları, güzel sözleri bezemek, daha cazip hale getirerek topluma sunmaktır.
Tezhip, cilt, hat, minyatür, ebru, katı' gibi kitap sanatlarını, taş, metal, ve ahşap oymaları, sedefkârlık, çini, kalemişi, revzen, cam, tekstil ve dokuma gibi dekoratif sanatları içine alan geniş bir uygulama alanı vardır. Bütün bu sanat dallarında motif ve desen bilgileri aynı esaslara dayanır. Sadece desenin uygulanacağı yere, kullanılacağı teknik ve malzemeye göre ayrıntılarda bazı farklılıklar gösterirler. Mesela desen tasarlanırken çizilecek desenin çeşidi, yoğunluğu, motif büyüklüğü, rengi, seçimi, işleneceği yüzeyin şekline ve büyüklüğüne, yapıldığı maddeye, kullanılacak tekniğe göre yapılır. Bunun için Türk Tezyini sanatlarında kalıp usulü kullanılmış, bezenecek her yüzeye uygun yeni desen çizilmiştir.
Bu sanatlarla uğraşan ustalara genel olarak ' Nakkaş ' denir. Ayrıca uzman oldukları alanlara göre, yaptıkları işe göre farklı isimler alırlar. Mesela tezhip yapana ' Müzehhip ' (Kadın ise ' Müzehhibe '), minyatür yapana ' Şebihnüvis ', Kalemişi tasarlayana 'Nakkaş' uygulayana 'Kalemkâr', Cilt ustasına ' Mücellit ', Cedvel çekene 'Cedvelkeş ', Çini ustasına ' Kaşıgeren ', Sedef işi yapana 'Sedefkâr', gibi adlar alırlar. Bu sanatların yapıldığı mekâna ise 'Nakkaşhane' denir.
Klasik Osmanlı sanatının temelini teşkil eden 14. yy erken Osmanlı döneminden itibaren tezyinatta da bir takım farklı gelişmeler belirlenmeye başlanmıştır. Bu dönemden itibaren figürlü ve bezemelerin diğer doğu sanatlarına göre öneminin azaldığı, rumi motifinin gelişerek ayrı bir motif grubu oluşturduğu, bitkisel kaynaklı motiflerin önem kazandığı gözlenir.
15. yy.'da Fatih devrinde İstanbul da yaşayan Baba Nakkaş Mehmet Efendi Topkapı Sarayındaki Nakışhane baş hocası iken çini'den, demir nakkaşlarına, fresklere, ciltlere, yazılarına ve tezhiplerine kadar bütün tezyinat hususatı bir elden ve bir esas dahilin de mütenevvi olarak hazırlayan bir atölyede yüze yakın sanatkar ve talebe ile birlikte çalıştı.
Yavuz Sultan Selim ve Kanuni döneminde sınırları genişleyen imparatorluğa, bilhassa İran dan getirilen nakkaşlarında saray nakkaşhanesinde, baş nakkaş olarak çalışmaları, yeni ekollerin doğmasına sebep olmuştur.
1520-1556 yılları arasında sarayın sernakkaşı olarak faaliyet gösteren Şahkulu'nun geliştirdiği saz yolu üslubu çini, kalem işi, cilt, kumaş, halı sanatları ve diğer küçük sanatlarda yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. 16. yy. ortalarında 17. yy. ortalarına kadar geçerliliğini korumuş ve 18. yy. da lake işçiliğinde yeniden kullanılmıştır. Bu üslubun ana motifleri, kıvrık ve sivri uçlu hançer formundaki hatayi çeşitlemeleridir. Bilhassa 18.yy da yetişmiş hattat, müzehhip, mücellit, lake ustası ve ressam olarak tanınmış büyük sanatkarlar Ali Üsküdar Türk tezhip sanatının geleneksel motif, renk desen özelliklerini ve saz yolu üslubunu ustaca kullanarak eşsiz bir kompozisyon hakimiyeti kurmuş, bu alanda adeta kendi üslubunu korumuştur.
Kanuni devri saray nakkaşhanesi ser nakkaş ve Şahkulu'nun talebelerinden olduğu bilinen Karamemi, gül-goncası, karanfil, lale, sümbül gibi yarı üsluplaştırılmış çiçekleri tezyinatta kullanarak o zaman kadar bir benzeri görülmeyen Türk'e özgü yepyeni bir ruh ve anlayışla ' Natüralist Üslubun ' yaratıcısı olmuştur. Karamemi Şahkulun'ndan bazı teknik hususlarda istifade etmiş olsa da, daima kendi görüşüne ve zevkine hakim kalmıştır.
Şahkulu ve Karamemi'nin yarattığı üsluplar ve yetiştirdikleri öğrencilerle Osmanlı sanatı, 16. yy. ortalarında doruk noktasına ulaşmıştır. Uzun bir aradan sonra, 1914 yılında Bab'ı Ali Caddesi üzerinde Sıbyan mektebi binası 'Medreset'ül Hattin' kurulmuş, 1936 yılında 'Şark Tezyinatı Sanatlar Şubesi' adı altında Güzel Sanatlar Akademisine bağlanarak, tezhip, cilt, ebru, ahar ve hat sanatları gençlere öğretilmeye başlanmıştır. Bunu yaparken de tezyini sanatların mükemmel devri 16. yy. Klasik devri örnek alınmıştır.
Tezhip sanatının kaybolmaması, yeniden canlanıp gelecek nesillere aktarılması konusunda Necmettin Okyay, A. Sühely Ünver, Muhsin Demironat ve Rikat Kunt'un önemli çabaları olmuştur.
Bugün ise; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Kastamonu Üniversitesi, Uşak Üniversitesi gibi Türkiye'nin birçok üniversitelerinde Geleneksel Türk Sanatları Bölümleri bulunmaktadır.
Kaynak: Ayşegül KAMACI ders notları.